Türkiye Bölümü'nün kuruluşu ve profili
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, ama özellikle son çeyreğinde toplumsal hareketlenmenin olağanüstü ölçüde artması; tarımdan sanayiye geçiş sürecinde köyden kente, kentten dış ülkelere göçün hızlanması ve bu bağlamda milyonlarca işgücünün Batı Avrupa'da işçi olarak çalışması; etnik farklılığın çatışma eğilimi taşıması toplum bilimcilerin dikkatlerinin bu ülkeye, yani Türkiye'ye, yönelmesine yolaçtı. Kuşkusuz Avrupa'nın Güney-Doğu'sunda iki yüzyıldır batılılaşma uğraşı içerisinde olması ve önemli jeostratejik bir konumda bulunması ; Avrupa Konseyi ve NATO gibi kurumların üyesi ve Avrupa Birliği'ne üyelik başvurusunun bulunması Türkiye'ye yönelik artan ilginin artılarını oluşturdu.
Ama bölümün kurulmasındaki asıl belirleyici etmeni, yaklaşık on yıl arayla tekrarlanan askeri darbelerin Türkiye'de muhaliflere yönelik ağır ve yokedici baskıya süreklilik kazandırması oluşturmuştur. Çünkü bu durumda sadece muhaliflerin yaşamı değil, sosyal tarihe kaynaklık edebilecek materyal da yokedilmek tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Temel kuruluş amacı tehlikede olan tarihsel materyalı korumaya alıp bilimsel çalışmaya kazandırmak olan Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü (USTE) bu duruma seyirci kalamazdı. Bu nedenle gecikmeli de olsa Türkiye Bölümü'nün kurulması kararı alındı.
İlk adım, 1800'lerden itibaren Osmanlı ve 1923'en sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin sosyal-ekonomik tarihinin incelenebilmesi için Batı-Avrupa'da bir kütüphanenin oluşturulmasıydı. Bu bağlamda öncelikle bir kitap ve süreli yayınlar koleksiyonu geliştirilmeliydi. Öte yandan işçiler ve sosyalistler başta olmak üzere muhalif hareketlerin arşivlerinin toplanması da temel hedeflerden birisi olmalıydı. Bunlara bağlı olarak Türkiye'nin sosyal ve ekonomik tarihine tanıklık edebilecek işitsel ve görsel materyalın toplanması da gözardı edilmemeliydi. Bu kaynaklar düzenli ve disiplinli bir biçimde toplanmadığı takdirde Türkiye'nin ekonomik ve sosyal tarihi üzerine ciddi ve sürekli bilimsel çalışmaları Batı-Avrupa'da geliştirmek hemen hemen olanaksızdı. Çalışmalar bu amaçlar doğrultusunda yürütüldü.
Kuşkusuz alanımız sosyal tarih olduğuna göre öncelikle işçi ve sendikal hareketin materyalını toplamaya öncelik vermemiz anlaşılabilir bir şeydir. Çünkü sosyal tarihin esas temelini, genel tarihten farklı gelişmesinin nedenini işçi sınıfı hareketinin doğması ve büyümesi oluşturmaktadır. Buna parelel olarak büyüyen sol ve radikal-sol hareketler çalışmalarımızın diğer önemli bir alanını oluşturmaktadır. Tarihi ve güncel boyutu itibariyle etnik farklılıklar, bu bağlamda Kürtler ve Kürt sorunu da özel dikkat gösterdiğimiz alanlardan bir tanesidir. Yine özel olarak önem verdiğimiz alanlardan birisi de Avrupa'daki göçmen hareketidir. Son yıllarda profilimize eklediğimiz radikal islami hareketleri de bu arada zikretmeliyiz. Ancak henüz atılması gereken daha birçok adımın olduğunun bilincindeyiz.