IISH

Nazım Hikmet

Mektup ve yazılarından birkaç örnek (tekst)

1. Nazım Hikmet'den Kemal Sülker'e

17.2.944 Bursa

Kardeşim,

Mektubunuzu aldım, mektubunuz demek sıhhat haberiniz demektir, çoktandır ondan habersizdim, haber almış olunca sevindim..................................................................

Çıkarmak istediğiniz öteki kitap hakkında - Malzeme bakımından - size hiç bir faydam dokunmayacak. Çünkü hakkımda iyi, kötü yazılan şeyleri toplamağı, biriktirmeği şimdiye kadar akıl etmedim, bundan sonra da akıl edeceğim yok galiba.. Ne yalan söyliyeyim, beni, yazıcı olarak, muayyen durumları olan profesyonel münekkitlerin, yazıcıların hakkımdaki fikirlerinden ziyade, okuyucu kütlemin tenkitleri ilgilendirir. Onların fikirlerini alabilseydim, onlar yazsalardı bu yazıları toplardım, biriktirirdim ve elbette ki bizim kafaları dört köşe profesyonellerimizden çok daha bana terbiye edici, yol gösterici faydaları dokunmuş olurdu. Bununla münekkidin rolünü inkâr ediyorum sanmayın. Bilâkis münekkide, ama meselâ Nurullah Ataca, yahud Peyami Safaya değil, münekkide, hatta isterse sosyal bakımdan düşman safında olan, sahici münekkide her yazıcının elbette ki ihtiyacı vardır.

Müsveddeleri bir kere de bana göstermek iyiliğinde bulunacağınızı söylüyorsunuz. Buna pek sevindim. şundan dolayı ki, hakkımda yazılmış bir kitapta beni en çok ilgilendiren şey, şahsım hakkında düşünceler değil, inandığım şeylerin doğru verilmiş olmasıdır.

Günler geçiyor. Hayattan memnunum, zaten ondan hiç bir vakit şikâyetçi olmadım. Hayattan korkmuyorum ki şikâyetçi olayım ve ondan ümidimi kendim için ve kendimden önce insanlarım, sevgilerim için hiç bir zaman kesmiş değilim ki şikâyet edeyim.

Gözlerinden öperim kardeşim. Sıhhatli, ümitli ve iyimser olmanızı dilerim.

Nâzım Hikmet





2. Nazım Hikmet'den Orhan Kemal'e (Kemal Sülker koleksiyonundan)

7 Ekim 949 Bursa Hapishane

Râşid evlâdım,

Mektubunu aldım. Bundan önce de gönderdiğin hikâye kitabını ve dergileri almıştım. O hikâyeler dergisinin başka bir sayısı daha elime geçmişti. Sana sevinilecek iki şey söyliyeyim mi? Bazı teknik kusurlarına rağmen o kitaplardaki hikâyelerin hemen hemen hepsi güzeldi, vaadediciydi. Bugünkü hikâyeciliğimiz ana hattında gayet doğru bir yol tutmuş. Bu bir. İkincisine gelince, içlerinde en güzeli, en kusursuzu, hele bir tanesi küçük bir şaheser, senin hikâyelerdi. Ellerin ve gönlün nur olsun Raşid. Beğendiğin fotoğrafa gelince, iki üç yıl önce çekilmiş bir resimdi. Nerden ve nasıl ellerine geçmiş bilmiyorum. Zaten yalnız fotoğraf değil bana söylediklerin bir çoğu için de aynı şaşkınlık içindeyim. şaşkınlık ve öfke. Her ne hal ise. Sabır ve tahammül gerek. Çıkmak bahsine gelince hiç ummuyorum. Buna da her ne hal ise.

Torunlarımı, gelinimi ve seni hasretle kucaklar beni mektupsuz bırakmamanı reca ederim canım kardeşim.

İmza: Nazım

Görüldü 27-10-949 Md. imza





3. Nazım Hikmet'in 'Bizim Radyo'da yayınlanmış olan ve Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) tarafından Enstitü'müze emanet olarak bıraktığı Türkiye Komünist Partisi (TKP daha sonra TİP ile birleşerek TBKP adını aldı) arşivinde yeralan propaganda yazılarından bir tanesi:

30.7.1962 N. H.

Faşistlerle ağızbirliği yapmadan önce düşünün biraz

Turancılar, ırkçılar, faşistler bir düşünceyi, bir adamı kötülemek istediler mi: 'Böyle düşünmek komünistliktir, bu adam komünisttir!' diye yaygarayı basıyorlar. Türk burjuvasinin gerici çevreleri, çiftlik sahipleri, köy ağaları da öyle, menfaatlerine zarar verebilecek her harekete, her isteğe: 'Bu komünistliktir!' damgasını vuruyorlar. Satılık politikacılar, yabancı devlet ajanları, siyasi polis, karanlık işlerini keyiflerince görebilmek için: 'Komünizm tehlikesini' dillerinden düşürmüyorlar.

Anayasanın bugünkü haliyle de olsa gerçekleşmesini istemek komünistliktir. Toprak reformunun yapılmasını istemek: komünistliktir. İşçiye grev hakkının tanınmasını istemek: komünistliktir. Köyde çiftlik sahibinin, ağanın; şehirde patronun, vurguncunun istismarını; hiç değilse gemlemeğe çalışmak: komünistliktir. Yobazın ve faşistin karşısına , medeni insan haklarıyla çıkmak: komünistliktir. Türk ordusunun yalnız Türk'ün emrinde olmasını istemek: komünistliktir. Sözün kısası; milletimizni ezici çoğunluğunun, emekçi köylünün, işçinin, esnafın, aydının en basit haklarını korumaya kalkışmak: komünistliktir. Dış ve iç politikamızı ve memleket ekonomisini yabancı devletlerin boyunduruğundan kurtarmağa çabalamak: komünistliktir. Yani, bugünkü memleket şartları içinde: haklıdan, doğrudan, ileriden yana yapılabilecek şeylerin tümü: komünistliktir, komünistliktir!!!... İnsafla düşünülecek olursa: ileri, haklı, yurtsever ve halktan yana olan her düşünceye, her isteğe, her harekete, komünistlik damgasının vurulması kuru bir iftira değildir. Yurdunu, halkını seven onun hakları ve hürriyetleri için çarpışan her adama 'Komünist' denmesinde bir hakikat payı vardır. İleri, haklı, yurtsever, halkçı her hareket komünistlik değildir. Ama, komünistlik te ileri, haklı, yurtsever, halkçı bir harekettir. Yurdunu ve halkını seven ve onun hakları, hürriyetleri için dövüşen her adam komünist değildir. Ama komünistler de yurtlarını ve halklarını severler ve onun hakları, hürriyetleri için çarpışırlar. Bizde, toprak reformu için, işçi sınıfının ekonomik hak ve hürriyetleri için, küçük esnafın, küçük memurun korunması için, gerçekten milli bir sanayiin kurulması için, demokratik haklar için, katkısız milli bağımsızlık için, insan şerefi, insan haysiyeti için dövüşenler arasında, ön saflarda Türk komünistleri de vardı ve vardır. Öyle olmasaydı, gerici kuvvetler komünistlerden böylesine korkar mıydı? Tarihimize bakın! Sosyal adalet için ayaklanmış halk hareketleriyle bir baştan bir başa aydınlanır! Sosyal adalet isteğinin en gerçek ifadesi, ilmi nazariyesi olan sosyalizme, komünizme kökü dışarıdadır filân demekle iş bitmez. Sosyalizmin, komünizmin tarihi kökleri, topraklarımızda gelip geçmiş ve sürüp giden sınıf kavgalarının içindedir. Bütün gerici kuvvetlerin, komünistlerimizi baş düşman bilmeleri, işte biraz bu yüzdendir de...

Bütün bu gerçekleri böylece tekrarladıktan sonra, asıl söylemek istediğimiz konuya geldik. Komünist olmayan ilerici bir adama:'Sen komünistsin' diye şantaj yapılınca, o adamın tepkisi: 'Ben komünist' değilim demek olmalıdır. Yani doğruyu söylemek. Fakat ne yazık ki, çoğu kere şantajdan ürken ilerici adam: 'Ben komünist değilim, komünistler insan şerefini tanımazlar. Komünistler totaliterdir' filân gibi sözler de ediyor. Komünistleri kötülemekle, faşistlerin, belki de siyasi polisin baskısından kurtulabileceğini sanıyor. Yahut ta, o ilerici adam, komünistlerin insan haysiyetini, şerefini gerçekten de tanımadıklarını sanıyor. Eğer bu işi baskıdan, şantajdan kurtulmak için yapıyorsa, faydasız! Çünkü faşist ona: 'Bakın taktik yapıyor, yüzüne komünist düşmanı maskesi takıyor komünistliğini gizlemek için,' diye saldırmakta devam edecektir, ediyor da. Komüniste karşı faşistin ağzını kullanarak saldırmak, ilerici adamı, faşistin ve polisin baskısından kurtaramaz. Faşizmle herhangi bir işte ağız birliği yapmak faşizmin ekmeğine yağ sürmektir. Yok, eğer ilerici adam, komünistin kötü kişiliğine gerçekten inanıyorsa, bu inancının neden dolayı faşist propagandasıyla uygun düştüğünü de iyice düşünmeli. Siyasi haklarından mahrum, elikolu bağlı, ama dövüşmekte devam eden Türk komünistine karşı, gazeteli, mebuslu, senatörlü, bankerli, köy ağalı faşistle ağız birliği yapmadan önce düşünmeli biraz.


top